İçeriğe geç

Zihinsel temizlik

 

Çevremiz ve bedenimiz gibi zihnimizde temiz olmalıdır. Çünkü çöp içinde, kir ve pas içinde yaşanmaz. Psikolojik sağlığı korumak için zihin temizliğe alıştırılmalı, akabinde düzenli bir şekilde temizlenmelidir.

Nerden başlanır, öncelikle zihinsel çöplere odaklanmalıyız, ne tüketiyoruz, ve ne gibi zihinsel çöpler üretiyoruz gözden geçirelim. İnsanın tükettiği zihinsel içerikler değersiz şeylerden oluşuyorsa üreteceği şeylerde değersiz şeyler olacaktır, bunlara zihinsel çöpler diyebiliriz. Eğer değerli şeyler tüketiyorsak ortaya koyacağımız şeyler çöp değil değerli bilgiler veya faydalardan oluşacaktır. Ne ekersen onu biçersin.

Medya, toplum, propagandalar vs ile zihnimiz bir çok gerekli gereksiz veri ile dolar bunların çoğu bizi dizayn etmek içindir. Eğer filtreleriniz yoksa, bu verileri bir süzgeçten geçirmek gibi bir derdiniz yoksa zamanla bu anlamsız şeyleri yine filtresiz bir şekilde dışarıya aktarmaya, yansıtmaya çalışırsınız. Edindiğimiz verileri yani öğrendiklerimizi çevremize yaymaya meyilliyizdir. Eğer bilinçli bir tüketici değilsek, tükettiğimiz verileri sindirmek yerine sağa sola veriyi işlemeden sapıyla çöpüyle etrafa saçmaya başlarız. Bilgi kirliliği her birimizin bir diğerimize hediye ettiğimiz ideolojik veri çöpleriden oluşur.

Nefret kusmak, boş konuşmak, uydurma bilgiler yaymak (dezenformasyon), genelleyerek suçlamak, tekrarlamak vs bunların hepsi çöp üretmek demektir.

Zihniniz çöp üretiyorsa büyük bir sıkıntı var demektir. Bu durumda Veriyi işleyemiyor ortaya değerli bir şey koyamıyorsunuz, çözüm ise temizlik psikolojisini tesis etmekten geçiyor. Zihniniz dağınıksa odanızı toplar gibi organize etmeniz gerek. Bunun yolu gerçekten emin olduğunuz ve şüphe duyduğunuz konuları belirlemek onları ayırıp kategorize etmeniz demektir. Sevdiğiniz ve sevmediğiniz, yapabildikleriniz ve yapamadıklarınız, bildikleriniz ve bilmedikleriniz, istedikleriniz ve istemediklerinizi kafanızda netleştirdikçe zihniniz toparlanmış olur. Zihinsel temizlik düşünmek ve belirlemekle olur.

Dağınıklığı giderdikten sonra karmaşaya odaklanmalısınız, zihindeki karmaşa kavramlarda gizlidir tanımını bilmediğiniz yapamadığınız bir kavramı kullanmak tehlikelidir. Günlük hayatta Cümle içinde kullandığımız kavramların tanımlarına hakim değilsek kurduğumuz iletişimden düşüncelerimize kadar her şeyi kusurlu algılar, kusurlu aktarırız. Kavramları sezgisel olarak kullanmak pilavı tornavida ile, salatayı pense ile yemeye benzer. Tornavida ile pilav yemeye çalışırsan etrafı kirletirsin.

Dağınıklığı ve karmaşayı giderdikten sonra zihnimizi su ve sabun gibi bir şey ile yıkamalı arındırmalı toz tutmasın diye, üzerine bir şey dökülmesin diye koruyucu bir kılıf geçirmeliyiz. Zihnimizi arındırmak için su yerine kullanabileceğimiz şey yoğunlaşıp ağlamaktır. Durduk yere insan nasıl ağlasın diye düşünebilirsiniz ama zihin binlerce düşünce içerisinde birbirine düğümlenmiş ve karmakarışık bir haldedir ve bunun farkında değilizdir. Ağlamak için duygusal olarak yoğunlaşmak ve kederlenmek gerekir. Ağladığımızda vucut özellikle göz, yüz boğaz ve şakaklarda baskı oluşur, istemsizce kendimizi sıkarız ve akabinde duygusal bir patlama yaşayarak göz pınarlarımızdan taşan tuzlu su yanaklarımızdan süzülerek bizi tarifsiz bir şekilde rahatlatır. Psikolojik olarak rahatlar ve o düğümleri çözmüş, duvarları kırmış oluruz. Zihninize saplanan ve ruhunuzu kirleten şeylerden kurtulmanın yolu ağlamaktır. Ağlamak için problemlerinize odaklanmalı halının altına süpürdüğümümüz meseleleri ortaya koyup hesaplaşmalıyız. Müzik iyi bir katalizör olabilir ağlamak için. Ruhsal bir banyoya her zaman ihtiyacımız vardır. İnsan sürekli zayıflıklarını ve gerçek benliğini inkar halindedir, olduğundan farklı bir şekilde kendini göstermeye çalışır zayıfsa güçlü, korkaksa cesur, cahilse biliyormuş gibi görünmeye çalışır bu insanı mental olarak çok yorar yıpratır. Oysa bir konuda zayıfsak bunu kabul edip kendimizi güçlendirmemiz gerekir bunun yerine öyleymiş gibi yapmak bizi acizlikten kurtamaz. Ağlamayı zayıflık veya size yakışmayan bir acizlik durumu olarak görüyorsanız bin terapiye bedel bu eylemi gerçekleştirmeyi deneyin farkı görün. Eğer ağlayamıyorsanız bu cidden duygusal yoğunlaşma yetinizi kaybettiğiniz veya duygusal anlamda çok kötü durumda olduğunuzu gösterir. İnsan duygusal anlamda yoğunlaşamıyorsa hiç bir şeyden tat alamaz hale gelir. Gerçekten sevemez, gerçekten üzülemez, gerçekten heycanlanamaz, gerçekten hissedemez bir durumda robot gibi yaşamaya devam eder. Mekanik bir yaşam biçimi bizim bakış açımızıda mekanik hale getirir. Gördüğümüz tek şey kar-zarar olur.

Göz yaşı demek duygusal bir patlama ile problemlerin zincirlerini kırmak, kurtulmak, kendine gelmektir.

Acı yoksa sevinçte olmaz kederle dolup taşmıyorsak yükümüz sürekli artıyor demektir sevinmeye dahi korkar hale gelir ümidimizi, yaşama sevincimizi, heyecanımızı kaybedip yavaş yavaş içten içe ölmeye başlarız.

Psikolojiyi dış etkenlerden korumak için kirlenmesin, çizilmesin, kırılmasın diye telefonumuza kılıf takar gibi koruyucu bir kalkana ihtiyacımız var. Bu kalkan prensiplerden oluşmalıdır. Her konuda kendinize prensipler kurallar koymalısınız filtreleriniz ve süzgeçleriniz olmalı bu şekilde zihniniz gereksiz verilere karşı, ideolojik virüslere, toksik fikirlere karşı koruma altına alınmış olur.

Mesela politik muhabbetler sizi rahatsız ediyorsa kendinize bu muhabbetlere girmeyeceğim ve bu muhabbetlerin döndüğü ortamlara girmeyeceğim bilgileri takip etmeyeceğim gibi prensipler koyabilirsiniz. Size şaka yapılmasını istemiyorsanız kimseye şaka yapmayacaksınız. Bilmediğiniz konularda konuşuyor olmaktan rahatsızsanız bunu yapmayacağım diye kendinize kurallar koymanız gerek. Prensipler yoksa zihin temiz kalamaz. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur kişisel temizliğe dikkat etmeyide unutmamalıyız.

Bağlan!
Gemi okyanusa açılmak üzere, acele et ve bize katıl!

Yorumlar

Henüz yorum yok