Sanat bilinçaltının dışavurumudur. bağlı olduğumuz bilinçaltı uzayından dünyamıza akan şeye sanat deriz. Müzik içimizdeki uzaydan kalbimize dolar öykü ve şiirlerde böyledir. Ezgiler ve öyküler bize köklerimiz hakkındaki hikayeyi anlatırlar, bizde bunu görmek için, duymak için, paylaşmak için o mesajı birer sanat eserine dönüştürürüz.
Sanatçı kreatif değildir, sanatçının diğer insanlara göre farkı bilinçaltını dışavurabilecek bir pozisyonda olmasıdır. Bu işe aracılık etmeye uygun olmak belirli bir yetenek gerektirebilir ama sanatçının, sanat eserinin kaynağı olduğu anlamına gelmez.
Sanat yalnızca dışavuran bilinçaltını okumayı bilenler ondan anlayanlar içindir. Bir çok sanatçı kendi eserini anlamaz, yorumlayamaz bile. Bilinçaltı bulanık bir okyanus gibidir, balığı görmek, yakalayıp sudan çıkarmak sanatçının işidir. Bulanık bir okyanusta yüzen balıkları ordan çıkarmak sanat değildir, sanat balığın ta kendisidir.
Bilinçaltı okyanusunda gezip orda dümen tutmak ise filozofların işidir onlar balık peşinde değildir, onlar yüzmek, derinlere dalıp incileri toplamak ve kayıp hazineleri su yüzüne çıkarmak isterler.
Hakikat bilinçaltındaki en değerli mücevherlerdendir. Bir sanat eseri ancak hakikati anımsatabildiği ölçüde değerlidir. Sanat eseri estetik gıdamızdır. Bizi okyanusa çeken mecburiyetlerden biridir. İhtiyaçların peşinde koştukça hakikatten uzaklaşırız, karnımızı doyurduktan sonra ancak hakikatleri aramak için yelken açabiliriz.
Halk için sanat, vakit öldürmenin eğlenceli halidir yalnızca. Eğitimli ve kültürlü aydın insanlar için ise sanat, estetik kaygılarını kaşımak içindir. Filozoflar için sanat, hakikatlere giden yolu gösterdiği ölçüde kıymetlidir.
Yorumlar