hayatımın bilmem kaçıncı pazartesisine, kağıtların ve kalemlerin artık yerini parmaklanan ışıltılı takozlara bıraktığı, hiç bir şeyin tadının kalmadığı her şeyin elektrikli ve pahallı olduğu ne idüğü belirsiz saçma sapan bir gelecekte uyandım.
zırt pırt değişen oynak bir dünya modeline ayak uyduramamanın verdiği sersemlikle acaba bu gün ne kadar saçma geçecek diye iç geçirirken buluyorum kendimi her sabah. biraz kendimden bahsedeyim;
kurtlarladans bir nickname değil, benim kendime verdiğim kızılderili adım. dünyaya geldim ve gördüklerimden pek memnun kalmadım, biraz olgunlaşınca kendi kimliğimi inşaa etme çabasına giriştim. ben olsa olsa sıradan bir dünya vatandaşı olabilirdim. kendimi kızılderililere yakın gördüm, onları sevdim, amerikan yerlisi olmama gerek yok, kendimi doğayla özdeş bir varlık olarak görüyorum. gerçek hayatta herkes gibi bir işim var ama ben kendimi simyacı olarak kabul ediyorum. elementlerle uğraşan bir simyager değil, kelimelerle, fikirlerle, bakış açımla, aritmetik olmayan denklemlerle icra ediyorum sanatımı. kendime bir amaç ve anlam belirledim zamanla, dünyaya insan olarak geldiğime değil, insan olabilme deneyimini gerçekleştirmeye geldiğime inanıyorum yani amacım erdemli ve şerefli bir insan olabilmek, bunun dışında yürünebilecek bir yol bulamadım. hayatın anlamı ise belirlediğim amaçla birlikte ortaya çıkıyor zaten, insan olmaya çalışarak hayatı anlamlı hale getirebilirim ancak.
tabi bunlar kimsenin umrunda değil, gerçek hayatta bu şekilde tanıtmam kendimi. buraya yazacaklarım hakkında belirli bir şey yok kafamda, zihnimi özgür bırakıp doğaçlama hareket etmek ve kendimi tekrarlamamak dışında bir planım yok. uzun zamandır kendimi ifade edebileceğim bir yer arıyordum hiç olmadığım kadar dans etmeye hazırım. kurtlarla yada yalnız başıma.
Yorumlar