İçeriğe geç

Dünyanın Sancısı

kadıköy acıbadem de baya eski bir psikiyatri kliniği var. dışardan bakınca dandik bir yer fakat ordaki doktor baya iyiymiş. weltschmerzden dolayı travma geçirmiş bir arkadaşım vardı randevu almış, eşlik ettim birlikte gittik.

doktorla tanıştık, işinin ehli birine benziyordu. hasta doktor ilişkisini etkilememek için dışarı çıkmam gerekti. koridorda oturdum biraz kimseler yok. klinik çamlıca tepesine yakın yüksek bir yerdeydi, pencerenin önüne geçip manzarayı izlemeye başladım. weltschmerzle ilgili benimde sorunlarım vardı. ama arkadaşım kadar değil, travmatik bir boyuttaydı onun ki. benim durumum ne olacaktı acaba…

yanımdaki pencereden tıkırtılar gelmeye başladı, kafamı çevirdiğimde tuaf bir kız gördüm.

görsel

doğrudan bana bakıyordu. parmaklarıyla sigaran var mı, gibi bişey yapıyordu. ne var anlamında, göz kırpmalı, kafa sallama hareketi yaptım. parmaklarını camın diğer tarafından dudaklarına doğru götürdü. sigaran var mı? demek istiyordu. var anlamında kafamı salladım. gözlerini belertip, pufflamaya başladı. ellerini ceplerine koyup yorgun adımlarla yanıma geldi. baktığım manzaraya baktı. cebimden paketi çıkarıp sigara uzattım. burda sigara içmemiz sorun olmaz mı diye sordum. senin için sorun olur mu diye sordu. sigarasını yakmak istedim fakat çakmağı alıp kendi yaktı.

-senin neyin var sorunlu birine benzemiyorsun dedi

-bir arkadaşım için burdayım onu bekliyorum.

-hangimizin ruh hastası bir arkadaşı yok ki dedi

-senin yok gibi, sorunlu bir tipe benziyorsun, senin neyin var.

saçmalıyormuşum gibi baktı çok soğuk biriydi. konuşması tavırları.

-obsesif kompulsif bozukluk dedi

-yani

-takıntılı biriyim

-ben acıktım, aşağıdaki büfeden bişeyler alıp gelirim, bir şey istiyor musun?

-bir şey konuşuyorduk sanki

-devam ederiz

-beni burda yalnız mı bırakacaksın

-evet

-birlikte gidelim

-olur

aşağıya indik. büfeden bir tane kremalı bisküvi ve iki şişe kola aldım.

kliniğin bahçesindeki masaya oturduk. kolanın birini ona uzattım.

-teşekkürler kola içmiyorum. ayrıca neden bana birşey içecek misin diye sormadın.

-ne içersin başka birşey getireyim.

-hayır hiç birşey içmek istemiyorum, sadece neden sormadan kafana göre kola aldın ki.

-iki tane kola aldım ve birini sana ikram ettim. içmek istemiyorsan sen bilirsin.

-neden iki kola aldın

gözlerinin içine baktım, cevap vermedim. bisküvimi açıp bi tane çıkarttım, ikiye ayırdım, kremanın kaldığı taraftaki bisküvinin kremasını, dilimle ve dişlerimle sıyırıp bisküvileri kenara koydum.

-ne yapıyorsun sen diye sordu

-kremasını seviyorum

-ondan bahsetmiyorum.

-sorun nedir.

-düzgünce ayıramıyorsun, kremanın yarısı bir tarafta yarısı diğer tarafta kalıyor.

bi bisküvi uzatıp nasıl yapıldığını gösterir misin dedim.

-parmaklarına bulaşan kremayı yaladın az önce.

(ne tür bir kaltaksın sen) demek istesemde uzun tırnaklarını görünce vazgeçtim.

-neyin var senin tiksiniyor musun benden.

-takıntılıyım, uzattığın bisküviye dokunamam, toplu taşıma araçlarına binemem, başkasının eşyasını asla kullanamam, bir diş fırçasını ikinci defa kullanamam, giydiğim elbiseleri bile 3 defa yıkamadan giyemem, günde 2 defa duş almazsam uyuz olurum, kimseyle el sıkışamam…

-yeter bu kadar, bana ne ya bunlardan. benden tiksiniyor musun? onu söyle.

-en son ne zaman yıkandın.

-ne bileyim ben bazen bir hafta yıkanmam, canım ne zaman isterse o zaman yıkanırım. cevap ver benden tiksiniyor musun.

-hayır

-inanmıyorum, benden tiksiniyorsun

-neden senden tiksineyim ki titiz biriyim sadece.

-hadi ordan palavra, madem tiksinmiyorsun neden o zaman şu kremasını yaladığım bisküviyi yemiyorsun? yesene görelim bakalım.

-delirdin mi sen, neden senin kremasını yaladığın bisküviyi yiyeyim ki. sapık mıyım ben.

sinirlenmeye başladım.

-açlıktan ölecek olsanda yemez misin yani.

-puff neden açlıktan öleyim ki? senin aptal bisküvin mi beni hayatta tutacak.

daha çok sinirlendim

-sen.. sen aptal bir burjuvasın, takıntılı falan değilsin, sadece şımarıksın, hayatın boyunca hiç yokluk görmemişsin. yediğin önünde yemediğin arkanda, herşeyin fazlasıyla olmuş. özel kolejlerde, üniverstelerde okumuş, herkesin pohpohladığı bir hiçsin. boktan bir hayatın olduğuna eminim. çocukluğun sokakta değil, evinde barbi bebeklerle oynayarak geçmiştir. özel mamalar, parfümlü bok bezlerin, renkli pahalı kıyafetlerin… herkesin küçük prensesi, hiç bir bok ortaya koymadığı halde ailenin gurur kaynağı, 8 yaşından beri piyano dersleri alan, doğum günleri partilerle kutlanan, asosyal gerizekalı bir erg..

çaaat!!

sağlam bir tokat attı sonunda. gözlerinden alev fışkırıyor, burnundan soluyordu.

-bana tokat attın.

-hakettin.

-hayır onu demiyorum, bana dokundun bir haftadır yıkanmıyordum, yüzümü ne zaman yıkadığımı hatırlamıyorum.

-ığrençsin. diyerek suratını ekşitip masadan fırladı. kolamı alıp peşinden gittim, kadınlar tuvaletine girip ellerini yıkamaya başladı, bende girmiştim.

-ne yapıyorsun diye sordum.

-kör müsün? elimi yıkıyorum kadınlar tuvaleti burası dışarı çık yoksa bağırırım.

-hayır onu sormuyorum. o musluğa senden önce dokunan pasaklı kadınlardan haberin yok mu? nasıl musluğa dokunabildin ayrıca burda atmosfer hiç hijyenik değil, içerideki kokuya baksana. umumi bir tuvalete nasıl girebildin.

-adi herif, hepsi senin yüzünden dışarı çık yoksa bağırmaya başlayacağım.

-hanım evladı seni, zavallı apartman çocuğu anca bağırırsın. anneni de çağırsana.

topuklu ayakkabısıyla karnıma bir tekme attı. iki büklüm oldum ardından kafama diziyle bi tane geçirdi ve tuvaletten dışarı fırlattı. deli kuvveti vardı bu manyakta. üzerimden atlayıp gitti.

burnum kanıyordu, ayağa kalkıp elimi yüzümü yıkadım. dışarı çıkıp nereye gittiğine baktım. masada oturuyordu. üstelik birşeyler yiyordu. yaklaştım.

-neden bisküvilerimi yedin?

-daha önce kimseyi dövmemiştim, tüm takıntılarımın içine ettin. sana dokundum, umimi tuvalete girdim, musluğa dokundum, karnına ucan tekme, suratına dizimle vurdum. aptal bisküvilerinide yiyip intihar etmek istiyorum.

-nasıl bir manyaksın sen bisküviyle herşeyi çiğnemiş olduğunu mu sanıyorsun.

-daha kötü ne olabilir.

-öpüşmeyi deneyebiliriz.

-midemi bulandırıyorsun.

-sende benimkini.

paketimden bir sigara çıkarıp yaktım, paketi ve çakmağı önüne attım. çekinmeden alıp yaktı bi tane.

-doktor beni tedavi etmek için bir sürü ilaç, terapi, seans falan ayarlayacaktı. hepsinin içine ettin.

-neden nazlanmak için takıntılara ihtiyaç duyuyorsun ki. senin asıl sorunun burjuva olmak. berbat bir hayatın var biliyorsun, arkadaşlarında senin gibi onlardan sıkılıyor, diğer insanlardan da nefret ediyorsun, çünkü beş para etmez birisin, salak gibi yaşıyorsun. farkındasın ve kabullenemiyorsun. ne yapacağını bilemeyen şımarık birisin sadece. hasta falan değilsin, takıntılı değilsin sen bir hiçsin. hiç bir doktor bunları yüzüne söyleyemez. çünkü seninle böyle konuşan birine para vermezsin tokat atarsın ve sonra iğrenir ellerini yıkamaya koşarsın.

-neden bahsediyorsun sen bunun için sana para mı ödemem gerek yani.

-içerdeki doktora ne veriyorsan yarısını istiyorum üstelik sana kola ve kremalı bisküvi bile ısmarladım.

-ciddi misin sen.

-dalga mı geçiyorsun benimle, senin vereceğin üç kuruşla ilgilendiğimi mi sanıyorsun. senin gibi silik tipleri yola getirmek beni eğlendiriyor bunu yapmak için gerekirse ben para öderim.

ilk defa gülümsemeye başladı o nemrut karı gülümsüyordu gözlerime inanamadım.

kliniğin içinden yaşlı sekreterin sesini duydum arkadaşımla konuşuyordu. beni arıyordu galiba arkadaşım, kafamı çevirip baktım, buradayım diye seslendim. sigaramı küllükten almak için önüme döndüm?

kız yok?

nasıl olur? ama üç saniyede nereye? lan? yine mi? uzun zamandır olmuyordu. nasıl farkedemedim. bir anda buz kesti elim ayağım bu daha ne kadar sürecekti. arkadaşım yanıma gelip oturdu.

-kola mı aldın bana ee ısınmış bu, bu bisküvilerin hali ne. çocuk musun oğlum sen.

-bitti mi işin gidelim mi.

-neyin var senin bişey mi oldu betin benzin atmış.

-yok bir şey, yorgunum sadece uykum var. arabayı sen kullan.

-zaten ben kullanıyorum, senin ehliyetin yok ki.

-her neyse kalk hadi s..tir olup gidelim burdan.

Etiketler:
Bağlan!
Gemi okyanusa açılmak üzere, acele et ve bize katıl!

Yorumlar

Henüz yorum yok