güzel bir deyiştir. bana hep nefret ettiğim şehirleri hatırlatır. metropolde yaşıyorsan, bir işin olmalı, bir evin, bi cep telefonun sosyal bir çevren, çıkar ilişkilerin olmalı, para kazanmalısın, kimliğin olmalı, tuttuğun bir futbol takımı, tuttuğun bir siyasi parti, fanı olduğun şarkıcılar, popçular, akbilin, egon olmalı. cüzdanında en az üç beş kredi kartın, içinde yaşadığın sosyal çevreye kendini kabullendirmek için yapmak zorunda oldukların olmalı. avm lerden yiyip içip, giyinmelisin herşeye katlanmalısın, vergilere, haraçlara, televizyonlardaki yalanlara… ne kadar insanca yaşamaya çalışsanda, bu kalabalık şehirlerde bi yerde ıslanırsın. sende yalan söylersin, kibirlenirsin, kendini bişey sanarsın, utanmazsın, boş konuşursun, herkes gibi olmak istersin, olmak zorunda kalırsın ıslanırsın.
boğulmak üzere olduğun zamanlar olur, denizden karaya çıkmak istersin, toprak, dağlar, ovalar orman uzakta değildir, ama gidemezsin. denizde çırpınırsın, boğulmamak için, kiranı ödemek için yaşar, okulunu bitirmek, iş bulmak, kabul görmek için yaşarsın. herkesin herşeyin pisliği bulaşır üzerine. zamanla bir parçan olur. denizde ıslanmadan yüzmek zor iş, karaya çıkmak ise imkansız değil. ihtiyacımız olan tek şey sağlam bir inanç.
Yorumlar