ağzı yoktur fakat çok şey anlatır çöl, sade, yalın, anlaşılır ve gayet mantıklıdır. çöl demek sadece ıssız kum deryası demek değildir. bir yerde bir şey ne kadar çoksa ve ondan başka pek az şey varsa orası o şeyin çölüdür. milyonlarca spermin arasından sıyrılmak gibi aşılması zor bir çöl tecrübesiyle başlarız can bulmaya. okyanuslar su, ormanlar bitki, şehirler insan çölüdür. okyanusta bir parça kara kıymetliyken, ormanda meyve, şehirlerde ise erdemli insan zor bulunur. her biri birer vaha gibidir. çöller sadece dışımızda değil birazda içimizdedir. zihnimizdeki onlarca gereksiz yada kullanılmayan bilgi çölü, kullanmayı unuttuğumuz duygu çölü, hayallerle dolması gerekirken ideolojilerle dolan zihin çölü, rezil rüsva anılarla dolu hafıza çölü, doymak bilmeyen nefsin, arzuların yığılı durduğu çöl.
üstelik hiç birinde ne bir vaha, ne bir gölge, ne bir esinti, ne bir serap, ne leylasını araryan bir mecnun dahi yoktur. çöllerin içinde yönsüz yolsuz dönüp duruyoruz. bu raksın sonunda bizi bekleyen çöl ise yerin bir metre altında.
Yorumlar