İçeriğe geç

Beyaz cadı 1.bölüm

1989’un ağustos sıcağında doğdum. Babam doğu ekspresinde kondüktör olarak çalışıyordu. Annem güzel sanatlar fakültesinden mezun seramikle ilgili. Nasıl tanıştıklarını anlatmayacağım. Bebekliğim, çocukluğum çok zor geçmiş, annem öyle diyor. ışığa karşı çok hassas gözlerim, hayatımı kontrol eden bu hastalığın adı fotofobi. benimki ileri düzeyde geç farkedilmesi ve daha bebekken fazlaca ışığa maruz kalmak çok daha kötü hale getirdi. Dayanabildiğim ışık şiddeti sadece 3 candela, yada 3 mum ışığının verdiği aydınlık diyelim, maksimum buna dayanabiliyorum ama o bile benim için fazla.

Okula gitmedim, beni annem eğitti ben büyüdükçe annemin de bana daha kapsamlı şeyler öğretmesi gerekiyordu birlikte çok şey öğrendik. Okuduğum kitapları hatırlamıyorum bile 10 yaşıma kadar televizyon izleyemedim hiç ama açıp dinliyordum her şeyi tam bir işkenceydi benim için. Kaç çocuk tom ve jerry’i güneş gözlüğü takıp izlemeye çalışmıştır ki?

Dışarı, yalnızca fotofobikler için yapılmış özel güneş gözlükleriyle çıkabiliyordum gözlüğün etrafında ışık sızabilecek bir yer yoktur, 3 kandela şiddete kadar karartılmış bir gözlükle sadece çok parlak şeyleri farkedebilirsiniz. Çok önemli bir şey olmadıkça asla dışarı çıkmam geceleri ise dışarısı beni bir körden farksız yapıyor, gündüzden daha tehlikeli sokak lambaları ve araba farlarına denk gelme ihtimali, bir hafta gözüme bıçak saplanmış gibi ağrılarla kıvranmama sebep olur. Evde perdeler asla açılmaz, vampir gibi yaşıyorum adeta. evden dışarı yılda bir kaç defa mecburen çıkılır. Bütün ışık kaynakları 2 lümeni geçmez ve çıplak ışık kaynağı yoktur.

Bilgisayar, tv, veya telefon gibi bir şeyle uğraşırken gözlerimden birine korsan göz bandı takarım. Çoğu insan korsanların bir gözü kör olduğu için tek göz bandı taktıklarını zanneder oysa güneşin ışık şiddeti 30 bin ila 130 bin lüks arasındadır. Geminin dışında savaşan korsanlar birden geminin içindeki aydınlatması çok zayıf odalara girdiklerinde savunmasız kalırlar çünkü güneşe maruz kalan göz hiç bir şey göremez karanlığa alışması için belli bir süre gerekir. Bu sorunu hızlıca çözmek için kapalı tuttukları gözlerini geminin karanlık odalarında açıp savaşmaya durmaksızın devam ederler. Bende uzun süre parlaklığı kısılmış olsada ekrana bakınca gözlerimi çektiğimde oda çok az aydınlatıldığı için etrafı görmekte zorlanırım, neyseki korsan bandıyla bu problemi çözüyorum. Pencereler dahil bütün ekranlar ışığı azaltan filmlerle kaplı. Yüzümün göründüğü Bebeklik fotoğrafım hiç yoktur. Loş ışıkta kaldığım için eski analog filmli makinalarla fotoğrafımı çekebilmeleri için flaş kullanmaları gerekiyordu bu da benim gözlerime mil çekmekle eş değer bir hareket olurdu.

Devam edecek…

Bağlan!
Gemi okyanusa açılmak üzere, acele et ve bize katıl!

Yorumlar

Henüz yorum yok