İçeriğe geç

Aşk nedir?

Ekseriyetle İnsanoğlunun iki cinsi olan kadın ve erkek arasında cereyan eden, şarkıların, şiirlerin, öykü, roman, deneme ve bazı resim ve heykellerin hatta filmlerin, dizilerin kaynağı olan, hayatımızı kuşatan herkese nasip olmayan, uğruna cinayetler işlenen, dolaylı yoldan ev, araba kredisine sokan bazılarımızın dünyaya gelişinde büyük etkisi olan, acısı tarif edilemeyen, herkesin kendince yorumladığı, binlerce versiyonu olan, karşılıklısı, karşılıksızı, platoniği olan, insanı coşturan, sarhoş eden, meczup eden, mahçup eden, mutlu eden, olgunlaştıran, çocuklaştıran, gözünü karartan, cesaretlendiren, yücelten, alçaltan, pişiren, öldüren, güldüren, derinden gelen, bir var bir yok olan, bu aşk denen şey nedir acaba?

Aşk dediğimiz şey aslında bir çok basamağı olan bir merdivenin en üst basamaklarından biridir ,o basamağa erişince aşka ermiş oluruz. Bu merdivenin genel adı şehvettir. Basamakları ise heyecan, tutku, arzu, iştah, heves, yakınsama, ilgi, merak ve kurgudur. Bütün bu basamakları hayatın her anında tırmanırız. Bazı anlarda bütün bu basamakların hepsine tırmanmamıza gerek yoktur, bazen de bütün basamakları tırmanmamız için bizi motive edecek ciddi bir nedene ihtiyacımız vardır.

Olay sex yapmak ise sadece, arzu basamağındayız demektir. Sex bir ihtiyaçtır ve uygun yollarla bu ihtiyacın karşılanması gerekir, sevişmek için illa aşık olmaya gerek yoktur.

Olay yalnızlığı gidermek ve ayrıca sevişmek ise tırmanmamız gereken iki üç basamak vardır arzu, ilgi ve yakınsama. Yakınsamak, yoldaşlık duygusu içerir, biriyle iyi geçinmek, ona katlanabilmek, onunla bir şeyler paylaşıp beraber bir şeyler yapmak, sevişilebilir bir arkadaş edinmektir, bu aşk değildir sevgide değildir. Ortak çıkarlar üzerine kurulu yakınsamaya dayalı ilişkidir. ne zamanki uzlaşamazsınız, fikirler ve çıkarlar uyuşmaz, bu ilişkide biter tırmanacak başka basamak yoktur.

Olay, bir kadın erkek değilde bir iş, bir konu, bir eylem ise odağımızdaki şey. Heves, merak, ilgi ve tutku devreye girer bu basamakları tırmandıkça yaptığımız işe bağlanır, başardıkça tatmin olur daha da ileri götürüp tutkuya dönüştürürsek geleceği kurgulamak ile beraber olayı ideal olana erişmeye dönüştürürüz.

Olay dini bir inançsa veya ideolojik bir konuysa bir çok basamağı tırmanıp olayı kutsal bir davaya dönüştürüp aşkla, şevkle, iştahla sarılabiliriz inancımıza veya davamıza. Artık bir ütopyamız vardır.

Kimi kariyer davasındadır, kimi iman davasında, kimi köpeğine aşıktır, kimi yaptığı işe, kimi kendine aşıktır, kimi annesine babasına, kimi çocuğuna… Hepside aynı basamakları tırmanır hepsinin de aşıkken gözü kararır, hepsi aşık olduğu şeyle kendinden geçer, hepsi aşık olduğu şey için ne gerekiyorsa yapar. Tutkuyla sımsıkı bağlıdır, kopmak istemez, kaybetmek istemez.

Gelelim kadın erkek ilişkilerindeki aşk’a bu diğerlerinden farklı olarak cinsellikte içerir. Dolayısıyla daha şiddetlidir. Daha önce söylemiştik, olay sadece sex ise aşka yer yoktur ama olay aşk ise eser miktarda da olsa sexte içermeli. Sex bu işin taçlandırılması kısmıdır. Aşk bir süre birlikte olmayı kabul etmez, sonsuz ve kalıcı tümleşik bir ütopya ister. Aşığın yolculuğu kahramanın yolculuğudur.

Bazıları yaşarken savaşmak ister, mücadeleden haz alır, zoru, imkansızı sever, ütopyaların, ideallerin peşinden koşmak ister. Dehşetli bir enerji ile doludur bu insanlar, bu güçlü istenci bir yere aktarmak için adeta fırsat kollarlar. Değerli bir amaç, kutsal bir dava, erişilmesi zor bir hedef yada çok güzel bir kadın… bunların hepsi eş değerdir.

Kahramanın yolculuğu dedik, aşk kendi hikayeni kurgulamak ve onu yaşamak için yola çıkmaktır. Önce aşık olduğumuz şey ile ilgili hayaller kurarız ve ardından geleceği şekillendirmek için önümüze çıkan engellere karşı savaş açarız. Bu yolda kılıç kuşanıp, at bineriz, savaş boyalarını sürüp cesaret ve coşku ile dolarız. İnancımız tamdır. Aşkımız için ölmeye, öldürmeye, ezilmeye, harcanmaya, yanmaya, kaybolmaya, yok olmaya hazırızdır.

Kahraman hedefine öyle bir odaklanır, öyle bir yoğunlaşır ki, gözünün görebildiği tek şey hayallerindeki mutlu resimdir. Hedefine ulaşmış ve huzur içinde olduğunu düşlemek onu her zaman zinde tutar. O tablo gözünün önünde durdukça başka hiç bir şey görmez, ona bu iş olmaz, yapamazsın, imkansız, yapma etme dedikçe engelleri, olmazları, koşulları hatta fizik kurallarını dahi küçük ve üstesinden gelinebilecek basit problemler olarak görür. O artık bu rüyadan uyanana dek yenilmez ve durdurulamazdır.

Aşığı ancak maşuğu yada aşık olduğu şey hüsrana uğratabilir. Erişmeye çalıştığınız yer hayalinizdeki gibi bir yer değilse çatırdamaya ve kırılmaya ardından parçalanmaya başlarsınız. Kahraman tuzla buz olup rüyadan uyanınca derin bir acıya sürüklenir. Buna aşk acısı yada aşkın ızdırabı denir.

Kahraman sevdiğini gözünde öyle büyütür, öyle yüceltir ki artık düşlerindeki ile gerçekteki sevgili arasında uçurumlar oluşmaya başlar. Kahraman artık sevdiğiyle savaşmaya başlar çünkü düşlerindeki yansıması ile sevdiği çelişki içerisindedir. Düşlerdeki sevgili kanatlı bir melek iken, gerçekteki çiğ süt emmiş güvenilirliği sorgulanmaya her daim açık bir insan evladıdır. Kahraman öyle hızlı, öyle güçlüdür ki, sevgili ona ayak uyduramaz, eşlik edemez olur. Kahraman öyle şeyleri göze almış öyle şeyleri feda etmiştir ki sevgili buna karşılık veremez. Sevgili yorulur ve bu yangından kaçmak kurtulmak ister. Kahramandan kurtulmanın yada onu kurtarmanın tek yolu onun hayallerini yıkmaktır artık. Kahraman değiştirilemez, vazgeçirilemez ve yönlendirilemezdir. O hedefine fırlatılmış bir ok gibidir her şeyi delip geçer hedefine erişmek için. Sözden laftan anlamazdır. Sevgili, kahramanı durdurmak için ihanet hançerini çekip kahramanı sırtından bıçaklamak zorunda kalır. Kahramanı yıkabilecek tek şey budur.

Sırtından vurulan, yarı yolda bırakılan, kandırılan, aldatılan, kahraman binlerce defa ölür yükseldiği kadar alçalır, bütün olanların bir şaka, bir yanılgı, bir hata olduğunu düşünmek ister vazgeçmemek için kendi yaralarını sarıp sevgiliyi affetmek için ayaklarına kapanır, sevgili için değildir yakarış, yola devam etmek, motivasyonunu kaybetmemek için, sevgiliye olan ihtiyacını binbir kılıfa sokup her şeye rağmen devam etmek ister. Sevgili hançeri tekrar tekrar kahramanın kalbine saplar, onu durdurmak için 33 hançer yarası açmak, dünyasını başına yıkmak, en olmayacak kişiye dönüşmek yabancı biri olmak gerekir.

Sonunda kahraman kendi gücünün, kendi sevgisinin şiddetine yenilir ve aşıkların cehennemine düşüşü başlar. İçkiler, kadehler, sokaklar, rezillikler, onu unutturacak ne varsa damardan, etten, kemikten, köpekten, çöpten en boktan ne varsa, ne bulduysa kanayan yarasına basıp unutmak, sarhoş olmak, kaybolmak, içindeki kahramanı öldürmek, kafasındaki düşleri silmek, sarayları yıkmak, hayalleri yakmak her şeyi geride bırakmak ister.

Kahraman cehennemdeki yolculuğunu ölmeden tamamlayabilirse ve kendine gelebilirse eğer yeniden doğmuş olur. Artık başka biridir. Dibine kadar yaşamış büyük bir savaştan, bir yıkımdan bedeller ödeye ödeye sağ kurtulmuştur, önünde yeni bir yaşam yolu vardır. Aynı hataları tekrarlamadan daha ustaca yüzebileceği engin bir deniz.

…Ama gerçek bir kahraman her şeye rağmen savaşmaktan asla vazgeçmez, bir öldüyse bin dirilir, yaralarının iyleşmesini bekler sadece, artık tek mesele daha değerli, daha kutsal ve kendisine aynı şeyleri yaşatmayacak daha güçlü bir aşk bulmaktır.

Bağlan!
Gemi okyanusa açılmak üzere, acele et ve bize katıl!

Yorumlar

Henüz yorum yok