İçeriğe geç

Aşk büyüsü

iki şişe süt, muzlu puding ve bi paket pötibör alıp marketten çıktım. bildiğim en kolay pastayı yapmak için heycanlanıyordum. eve doğru yol alırken, bir anda hava karardı. gökyüzündeki tüm bulutlar toplanmıştı sanki, inceden bir rüzgar başladı. yerdeki yapraklar uçuşmaya başladı havada. rüzgar şiddetlendi ve atkım boynumdan uçup kaldırıma düştü. yerden almak için eğildiğimde arkamdan gelen birinin olduğunu farkettim, yanında kara bir kediyle birlikte gezen bir kadın peşimdeydi.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yüzüne bakmadım kadının, sezgilerim kuvvetlidir. bu kadın beni endişelendirdi.

kediler.. kara bir kedi. kahretsin, bu bir cadı olmalı. hemen dönüp arkama baktım, kimse yoktu. hava açık, rüzgar yok! bu kesinlikle bir cadıydı, onu farkettiğimi anladı. eve gidince, hemen suzanı aradım. olanları anlattım. benim için endişelendi, evden çık güvenli değil, bana uğra. dedi. pasta yapmak için aldığım zımbırtılarıda yanıma alıp, taksiye bindim. suzanın etilerdeki evine gittim. ıçeri girince, elimdeki poşetleri suzana verdim

-zahmet etmeseydin, nedir bunlar? dedi.

-boşver şimdi onları, sende rüya kapanı vardı, bana onu göster hemen, dedim. yatak odasında olduğunu söyleyince, birlikte yatak odasına gittik. rüya kapanını alıp, yarım saat kadar uyumak istediğimi söyledim ama suzan izin vermedi.

suzan eski bir cadıydı, şimdi sadece akbüyüyle ilgileniyor. hayatımda gördüğüm en sakin insan, dünyadaki en soğuk kanlı kadındır. tam olarak ruhsuz biri. her zaman elinde zehirli çiçeklerle yada iksirlerle dolaşır.beni heycanlı görünce garipseyerek baktı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

-sakin ol, neler olduğunu baştan anlat. yüzünü gördün mü? diye sordu.

-hayır, sadece ayaklarını ve kedisini gördüm.

-kara kediydi ha, emin misin?

-evet, onu görmeden önce hava karardı, rüzgar çıktı. onu farkettikten sonra hepsi yok oldu bir anda hiç bir şey olmamış gibi.

-sanırım peşinde biri var.

-öyle görünüyor.

-rüya kapanıyla ne yapacaksın?

-zihnimde bir şey var. senden çok önemli bir kaç şey isteyeceğim, benim için yapar mısın?

-elbette ne istiyorsun?

-pudingli mozaik pasta ve limonata. yapar mısın?

-ben ne anlarım pasta yapmaktan!

-hazır olunca beni uyandırırsın.

-kış uykusuna yatman gerek o halde. dedi

1 saat sonra suzan beni uyandırdı.

-birazdan bir misafirim gelecek. dedi

-kim?

-öğrencim, ona bildiklerimi öğretiyorum.

-cadı mı yetiştiriyorsun.

-hayır, beyaz cadı olmak istiyor.

duvardaki üzerlik nazarlığı dikkatimi çekti.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel.

-bunu neden kullanıyorsun?

-o sadece bir süs.

-süs olmadığını biliyorsun.

kapı çaldı, suzan açmaya gitti. ıçeri geçtim, masanın üzerinde bi tabak dolusu, kocaman kurabiyeler vardı. iflah olmaz bir kurabiye canavarıyımdır ama bunu kimse bilmez. suzan gelmeden ağzıma 4 tane kurabiye sıkıştırdım. misafiri içeri geliyordu. yutkunamıyordum, masada şarap şişesi gibi bişey vardı, diktim kafaya. ıçeri girdiklerinde, dudaklarımın kenarında kalan kırıntıları bile temizlemiştim. çok güzel bir kadınla, -hatta bu bir elf kızı olmalıydı- birlikte içeri geldi suzan. misafiriyle birlikte bana yaklaşıp misafirine;

-bu benim değerli bir arkadaşım, gerçek adını kimsenin bilmesini istemiyor. o bir avcı. bu yüzden dikkatli olmak zorunda.

misafiri, suzanı dinlerken, onu öyle bir süzdüm ki bu kadar çekici biriyle daha önce karşılaşmamıştım. suzan bana döndü,

-bu da öğrencim ve değerli bir dostum. bilmen gereken adı helen. dedi

suzanın misafiri sadece güzel bir kadınken, adının helen olduğunu duymamla birlikte güzelliği bahar gibi çoğalmaya başladı. ellerim, körpe bir filizi okşar gibi helenin ellerine uzandı.

-tanıştığıma memnun oldum, hemde hayatım boyunca bu günü bekliyormuşum gibi sevgili helen… helen diyip hülyalara daldım. tanrım neler oluyor bana.

-çok naziksiniz, bende sizi ııı birazcık olsun tanımayı çok isterdim. adınız olabilecek herhangi bir isim bile verseniz yeterdi.

-elbette, helen elbette. dudaklarına en çok yakışacak ismi düşünüyorum bende. biraz daha konuş, bulunca söylerim sana, böylece dudaklarında can bulacak ismi, gerçek adımla değiştireceğim.

helen, suzana dönüp

-arkadaşın çok romantik biri, neden beni daha önce tanıştırmadın. dedi.

suzan gülümsemek için zorladı kendini, hemen helene sordum

-söylesene helen mozaik pasta yapmasını biliyor musun?

-tabiki. ben zaten pastacıyım, harika kurabiyeler, pastalar, kekler yapabilirim. cihangirde pastanem var. yarın uğrasana.

-ah helen, ne güzel cihangir dedin öyle. cihangir artık benim adım. burdan çıkar çıkmaz senin pastanene geleceğim.

-suzanla birlikte gelsenize yarın, o biliyor yerini.

suzan bana garip garip bakıyordu. misafirine dönüp

-helen neden oturmuyorsun, bizde cihangirle içecek bir şeyler getirelim. dedi ve birlikte mutfağa geçtik. cidden çok sinirlendirmişti beni bu hareketi, helenle beklemeliydim ben, yalnız bırakmamız çok kaba bir davranış oldu. mutfağa girdik. suzan gözlerimin içine bakıyordu. ne olduğunu anlamadım.

-neyin var senin? dedi suzan

-çok mutluyum, arkadaşın heleni çok sevdim. bekar dimi? biliyorsundur sen.

-şaka mı yapıyorsun bu halinde ne? senin bi kadınla ilgilendiğine hayatta inanmam. büyülenmiş gibisin.

-suzan, ben aşık oldum helene.

-içerde, masada duran şeylere dokunmadın değil mi?

kahretsin, kurabiyelerinden aşırdığımı farketmiş.

-tabiki hayır suzan, neden bahsediyorsun? helen şuan içerde yalnız. misafirine ayıp oluyor, hadi içeri geçelim, hiç bir şeye dokunmadım. endişelenme. dedim

suzan pek inanmasada söylediklerime içeri geçtik.

gözlerimi helenden alamıyordum. tanrım ne kadar güzel. elfçe biliyormuş gibi konuşmak istedim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

-helen, demek beyaz cadı olmak istiyorsun.

-aslında cadı demeleri pek hoşuma gitmiyor. ben sadece doğamda var olan güçleri ortaya çıkarmak ve bunları doğru bir şekilde kullanmak istiyorum.

-sürükleyici.

gülümsedi

-siz baya ilginç birisiniz. dedi.

tanrım, hayatımda hiç bu kadar güzel bir iltifat duymamıştım. helenin sesi kulaklarımı yalıyordu adeta. hiç böyle aşık olmamıştım. şimdiden çıldırmaya başladım helen için. kendimi, kendime hakim olmaya zorladım.

-öyleyse karanlık güçleride tanıman gerek. dedim

-bahseder misin biraz. herşeyi ögrenmek istiyorum.

suzana baktım. gözleriyle beni onaylamadığını belirtti

-bugün başımdan geçen olayı anlatayım mı? diye sordum suzana

-neden başka şeylerden bahsetmiyoruz? dedi suzan

helen

-çok özel değilse anlatsın lütfen, merak ettim. dedi. helene kitlenmiştim, anlatmaya başladım

-marketten çıkmış, eve doğru yurüyordum sokakta. birden kara bulutlar toplandı gökyüzünde, yağmur yağacak sandım fakat şiddetli bir rüzgar çıktı birden. boynumdaki atkım, uçup yere düştü, yerden almak için eğildiğimde, arkamda kara kediyle dolaşan bir kadın olduğunu farkettim. yoluma devam ederken, bunun cadı olduğunu anladım ve yüzünü görmek için arkama döndüğümde kaybolmuştu! hava bir anda açtı, rüzgar dindi. hepsi 3-5 saniye içinde oldu.

-çok garip, bir anda kadın yok oldu ve hava normale döndü ha? bir cadı bunları yapabilir mi?

-ortadan kaybolmak ve mevsimleri değiştirmek gibi mi? hayır cadılar o kadarına güç yetiremez. bu olanları bana gösterdi. bir düş gösterdi sadece. hiç orda olmayabilir, çok uzaklarda da olabilir.

-cadı olduğunu nasıl anladın?

suzan araya girdi. masadaki kurabiyeleri ve şişeyi kaldırıp

-şunları mutfağa bırakayım. bir şeyler içer misiniz?

ben su, helen, karadut çayı istedi. suzan gidince cevap verdim.

-kara kediden anladım.

-evet, bu bilindik birşey, yani kara kedi besleyenlerin cadı olduğu inancı biraz eski ve uydurma gibi değil mi sence? cadılar neden kara kedi beslesin ki?

-kara kedileri paratoner olarak kullanırlar. negatif enerjiyi kediye aktarıp kontrol altında tutarlar. aksi halde ürettikleri enerji onlara zarar verir. kara kediler bu iş için çok uygun.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

-ciddi misin? bundan haberim yoktu?

-normal. sen ak büyüyle ilgileniyorsun.

-kara büyüyü de öğrenmem gerekiyor mu?

-ak büyü, kara büyü olmadan yeterince anlaşılamaz ve doğru kullanılamaz.

-anlatsana biraz, senin peşinde bir cadı mı var şuan.

-evet öyle görünüyor. hemde kötü bir cadı. kara büyü yapan cadıların ayinlerini duydun mu hiç?

helen, heycanlı gözlerle bana bakıyordu

-hayır,.. ne yapıyorlar?

-dolunay vakti, ormanda toplanıp dans ederler.
bazı iğrenç ve korkunç ritüelleri vardır. onları gerçekleştirirler. daha sonra hep birlikte, büyük bir büyü yaparlar ve kara kedilere aktarırlar güçlerini.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

-bunu neden yapıyorlar?

-çünkü onlar cadı, hepsi ruhunu bazı güçler karşılığında iblise sattı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

helen tedirgin olmuştu.

-suzan… dedi. o daha önce kara büyü yapan bir cadıymış. bu doğru mu?

-evet, onu ben yakaladım.

-nasıl yani?

-kara büyü yapan cadıları avlıyorum. ben bir cadı avcısıyım.

-daha önce hiç bir avcı görmemiştim. pek bilgimde yoktu açıkçası. belirsiz bazı hikayeler var sadece aklımda. peki daha sonra ne yapıyorsun onlara.

-onlara, iblisle yaptıkları anlaşmayı nasıl bozacaklarını öğretiyorum, sonra beyaz cadıya dönüştürüyorum.

helen bana hayranlıkla bakıyordu.

-cadılara dair her şeyi biliyorsun o halde. dedi

-hemde her şeyi. dedim.

-bugün başından geçen olay… peşinde ki kim sence?

-bunu düşünmeye pek vaktim olmadı açıkçası. cadılar etrafında dolanıyorsa, sana büyü yapacaklar demektir.

-neden sana büyü yapmak istiyor olabilirler ki?

-intikam için olabilir. bir çoğunu beyaz cadıya çevirdim. kalan cadılar beni tehdit olarak görüyorlar. ama bana yaklaşmaya cesaret edemezler. bir çoğunu etrafımda dolandığı için yakaladım. bunun farklı bir amacı var. intikam almak istiyor ama neden? onu kızdırmış olmalıyım. bir çok cadıyı üzdüm hangisi olabilir ki? tabi ya beni tuzağa düşürmek için bunu yaptı.

-nasıl bir tuzak.

-helen! çok basit.. sana bir vizyon gösterir cadı, anlamsız ama etkileyici bir vizyon, sonra buna vereceğin ilk tepki onun yapmanı istediği asıl şeydir. ben ne yaptım peki? suzanı aradım hemen. olanları anlattım.

helen meraktan ölüyordu.

-ee suzan ne dedi.

-bana gel, evin güvenli değil. dedi bende çıktım geldim hemen.

-yani bu cadı, senin, suzanı aramanı mı istedi, ona ulaşmanı.

-evet, herşey yeterince açık değil mi? ıyide, neden suzana ulaşmamı istesin ki?

-anladığım kadarıyla seni tuzağa düşürmek istiyor. ıntikam almak için olabilir mi?

-helen!! tam olarak öyle, çok akıllısın. devamında olanlara bakalım, suzana yani buraya geldim, yorgundum, biraz uyudum, sonra sen geldin, görür görmez sana vuruldum.

-ne?

-sesli düşünmüyordum değil mi?

-hayır doğrudan bana anlatıyorsun, benden etkilendin mi?

-evet helen, ölüyorum senin için, yoksa tuzak bu mu? beni sana aşık etmek mi?

-benimle ne ilgisi olabilir, ben temel şeyleri biliyorum sadece. basit bir kaç iksir, kolay büyüler falan. benim bu işte bir parmağım yok. lütfen inan bana.

-helen, ah helen ne desen inanırım ben sana.

suzan elindeki tepside içeceklerle geldi.

-neler konuşuyorsunuz?

emin olduğum bir şey varsa o da suzanın bi haltlar karıştırdığı. lafı dolandırmayı sevmem.

-suzan, bugün dışarda başıma gelen şeyleri sen ayarladın değil mi?

-neden bahsediyorsun? benimle bir ilgisi yok.

-suzan beni tanıyorsun. yalan söylersen cezalandırılırsın. benden birşey saklayamazsın. biliyorsun.

suzanın soğuk bakışları donmaya başladı. burnundan soluyordu belli etmeden. her şeyi itiraf etmeye hazırlandı.

-ben sadece mutlu olacağımıza inandım.

-neden bahsediyorsun?

-evet…hepsini ben yaptım, sonra beni arayacağını biliyordum. seni eve çağıracaktım, her şeyi hazırlamıştım. ama sen o salak pudingli pastadan isteyince işler karıştı.

-tanrı aşkına suzan, sadede gel! amacın neydi?

-bugün helenle birlikte senin için aşk kurabiyeleri hazırlamıştık. helenin olan bitenden haberi yoktu, buraya da habersiz geldi. o kurabiyeleri yiyince bana aşık olacaktın, ilk beni görseydin bana aşık olacaktın.

-neden sana aşık olmamı istedin ki?

-benim neler çektiğimi anlamanı istedim, benim sana aşık olduğum gibi bana aşık ol istedim.

-puff, neden böyle bir şey istedin ki delirdin mi?

-o kadar aptalsın ki, hiç bir büyü sende işe yaramıyor.

demek helenle tanışmamız garip bir mucize ha? suzana sevgiyle baktım.

-teşekkürler suzan, sen benim için çok önemli birisin, kazarada olsa bu iyiliğini asla unutmayacağım, beni helenle tanıştırdığın için sana minnettarım.

suzan helene bakıp

-çok şanslı birisin dedi.

helen

-kurabiyelere iksiri fazladan koymuştum, seni çok sevsin her kimse diye düşündüm.

suzan

-sende ondan hoşlandın mı?

helen

-nereye isterse giderim arkasından.

ben

-ne saçmalıyorsunuz! kurabiyelerle ilgisi yok, helen rüyalarımdaki kadın nerde görsem hemen aşık olurdum ki.

helende beni seviyordu, felsefemin adını helenizm koymak geliyordu içimden, nasıl bir aşk bu. ne dedi az önce, nereye istese giderim dedi. ayağa kalktım.

-suzan, ben eve gitmek istiyorum. sonra helene döndüm ve dedim ki. helen, benimle gel, mozaik pasta yapabilen birine ihtiyacım var. bunun için senden daha iyisini bulamam. malzemeler mutfakta onları alıp çıkalım hemen. dedim.

suzan ruhsuz bir ceset gibi tepkisizdi. bu aşık halin mi, diye dokundurdum. helenle dışarı çıktık. hatunun klasik arabası var be. arabaya bindikten sonra, norah jones sever misin? diye sordu.

-bayılırım. dedim.

 

Bağlan!
Gemi okyanusa açılmak üzere, acele et ve bize katıl!

Yorumlar

Henüz yorum yok