İçeriğe geç

Ankara Ziyareti

yine bir gün, bir iş için, yolum ankaraya düşmüş. ümitköyde bir arkadaşıma misafir olmuşum. ertesi gün, katılmam gereken bir organizasyon var. bir gün önceden gelmişim her zamanki gibi. fotoğraf makinamı ve sırt çantamı alıp, kızılaya doğru, insan manzaraları yakalamak için evden çıkıyorum. güz mevsimi ankarayı çok seviyorum. ınsanlar daha canlı görünüyor.

güvenparkta iniyorum otobüsten, bir simit alıp, meşrutiyet, olgunlar, arjantin, tunalı derken kuğuluparka kadar yürüyerek gidiyorum, pek birşey çekmek gelmiyordu içimden, gayet huzurlu bir gündü.

görsel

bir banka oturup sigaramı yaktım, biraz sonra elinde poşetler olan yaşlı bir kadın, boş bir bank bulamadığı için yanıma oturdu. fotoğraf makinamı kurcalarken, gazeteci misin oğlum sen? diye sordu. kadına bakmadan -evet bazen. diye cevap verdim.

-dün gece burda bir cinayet işlenmiş, zavvallı bir kızı öldürmüşler.. diye başlayan bir agatha christie romanı geveledi. sıkılıp, yetişmem gereken bir yer var, diyerek uzaklaştım. geldiğim yolu, farklı sokaklardan geçerek geri döndüm. konur-2 sokakta sanat sokağı diye terasta bir cafe vardı. eski bir dostumla orda satranç oynamaya gider, karadut içerdik. bu sefer yalnız gittim. içerde küçük bir kütüphane var, belki birşeyler okurum diye düşündüm.

yukarı çıktım ve tozlu bir edebiyat dergisi bulup, rastgele bir hikaye açıp okudum. sema kaygusuz diye gayet yetenekli bir kadın yazarın hikayesini okudum, betimlemeler çekiciydi. birden solumdaki masadan biri seslendi

-pardon kaleminiz var mı acaba?

lanet olsun bu bir kadın sesiydi!! sesinden yüzünü hayal etmek için -tabi, tabi surda bir yerlerde olacaktı diyerek çantamı kurcalamaya başladım, hala bakmadım sesin sahibine, kesin esmerdi, esmer gibi konuşuyordu. beyaz tenli olmalı, kalem istediğine göre ankaralı olabilir. kalemi bulup uzattım ve yüzüne baktım, ankaralı, esmer ve beyaz tenliydi. çocukluğum kadar güzeldi. teşekkür ederim, diyerek gülümsedi, silahımı çeker gibi makinamı çıkarıp bir el ateş ettim.

görsel

– ne yapıyorsunuz diye sordu.

– objektifimi şımartıyorum.diye cevap verdim

gülümseyerek
– sizde mi fotoğrafçısınız diye sordu

– hayır ben bir serseriyim, dedim

gözleri parlıyordu, kahkahayı basıp

– kalem için teşekkür ederim dedi makinamın vizöründe bir sorun var galiba, bakabilir misiniz? dedi

umursamadan – bütün vizörler kusurludur. paralaks hatası olmalı. hava çok güzel neden biraz dolaşmıyoruz, diye sordum.

– neden biraz dolaşacakmışız ki dedi

– oturmaktan sıkılmış olmalısın beklediğin biride yok ve hafta sonu. ben dosta gidip kitapları kurcalayacağım biraz, benimle gel bir kaç öneriye ihtiyacım olabilir. dedim.

– beklediğim biri olmadığını nerden anladın.

– bekletilecek birine benzemiyorsun.

kahkahayı basıp çantasını, eşyalarını masadan alıp, ayağa kalktı ne tür kitaplar okursunuz, diye sordu bende hemen toparlanıp, pek kitap okumam, dedim.

hesabı ödeyip dışarı çıktık, sokağın başında ki büfeden iki şişe kola alıp içerek konura, yüksele, ordan karanfil sokağına geçtik.

görsel

herkesin önünde birilerini beklediği , dost kitabevine girdik.

görsel

kitaplara bakındık biraz,

görsel

bir anda kız kayboldu, pek aldırış etmeyip othellodan bir bölümü açıp bedavadan okumaya başladım, derken elinde trevanianın şibumisiyle karşımda heyecanla belirdi.

– bunu okudun mu diye sordu

en sevdiğim kitabı bulup, getirmesine şaşırdım

– hayır ilk defa görüyorum bu şeyi roman mı, yoksa felsefe kitabı mı?

– harika bir roman bunu okuyabilirsin.

elimdeki shakespeare kitabını gizlice bir yere sıkıştırdım

– edgar allan poe okudun mu hiç?

– vay canına sever misin bütün hikayelerini okudum.

saçları gerçekten çok güzeldi, elimi omuzuna doğru götürdüm, gözleriyle elimi takip etti. saçlarına dokunmak istesemde hemen arkasındaki raftan
jean jacques rousseau’nun yalnız gezenin düşleri kitabını yavaşça alıp kendisine verdim.

– akşam eski yeni de güzel bir program varmış, birlikte gider miyiz?

– daha adını bile bilmiyorum.

– bunu evet olarak kabul ediyorum. kitapları al, akşam orda buluşunca senden alırım. diyerek onu orda bırakıp, doğruca eve gittim. arkadaşın arabasını alıp, biraz gezdikten sonra eve döndüm, pink floyd açıp, beni eski yenide bekleyen ve sinirleri bozulan o güzel kızı hayal ettim. umarım iyi vakit geçiriyordur. beni asla unutamayacak.

Etiketler:
Bağlan!
Gemi okyanusa açılmak üzere, acele et ve bize katıl!

Yorumlar

Henüz yorum yok